Öncelikle herkese selam ederek başlamak istiyorum. İlk yazımı Virginia Woolf’un feminist literatürü güçlü kılan eseri olan Kendine Ait Bir Oda isimli denemesi üzerine yazıyorum. 1941 yılında aramızdan ayrılmayı seçen yazar pek çok eseri ile çağının ötesindeyken, bu denemede bir kadının kurmaca yazabilmek için ne gibi gereksinimleri olduğu sorusuna cevap arıyor. Ve cevabı da oldukça net: kendine ait bir oda ve para sahibi olması. Kitabın geri kalanında Virginia’nın gerekçelerini okuyoruz. Öyle ki eser yazıldığı dönemde, kadınlar pek çok konuda kısıtlanmış. Kadınların eğitim hakkı olmadığı gibi kütüphaneye erişimleri bile engellenmiş ya da denetleniyor. Böyle bir durumdayken soruşturmasını yürüten yazar öncelikle tarih boyunca kadınlığa dair yazılanların çoğunun erkek yazarlara ait olduğunu gözlemliyor. Örneğin bir yanda çoğu kadın kişiliksizdir diyen Pope, öte yanda kadınları daha üstün olduğu görüşünde olan Dr. Johnson… Kadın cinsiyetine dair erkeklerin fikirlerini fütursuzca öne sürdüğü çağlar boyunca kadınlar ise kendilerine dair en ufak bir ürün ortaya koymamışlar peki neden
? Bu sorunun cevabı zaten kitabın dayanak noktası. Yazara göre, 16.yy’da büyük bir yetenekle doğan her kadın mutlaka delirirdi. Sebebi geçmiş tarihe bakıldığında tahmin edilebilir; kadının eğitimden mahrum kalması yahut kendi kendine yazma uğraşına girişen kadının engellenmesi. O dönemlerde kadın ya eğitimle hiç tanışamıyordu ya da bu uğraşı küçümseniyordu, ahlaksızlık olarak görülüyordu. Ola ki kadın yazmak için kaleme dokunduğunda onu bölecek unsurlar oldukça fazlaydı. Kadın ilk olarak evdeki sorumlulukları ile ilgilenmeliydi bu sorumluluklar ise tüm vaktini alıyordu. Boş vakti olduğunu varsaysak bile kadının çalışması için özel bir alanı yoktu. Bu çalışırken baskı hissetmesine veya kopukluklar yaşamasına neden oluyordu. Bir de bu aşamaya kadar değinmediğimiz maddi boyut o kadar anlaşılır bir endişe ki. Kadının kendine ait gelir veya mülkü olmadığı o dönemlerden bu dönemlere kadın cinsiyeti için zor kılınan çalışma yaşamı, daha çok çakıllarla dolu olan maddi özgürlük yolu yazabilmek için de gereklilik oluyor elbette. Ve tam şu anda sahip olduğum maddi özgürlüğüm ve kişisel alanım sayesinde birkaç cümle sıralayabiliyorum ardı sıra üstelik kurmaca bile değil. Şükrediyorum.
? Bu sorunun cevabı zaten kitabın dayanak noktası. Yazara göre, 16.yy’da büyük bir yetenekle doğan her kadın mutlaka delirirdi. Sebebi geçmiş tarihe bakıldığında tahmin edilebilir; kadının eğitimden mahrum kalması yahut kendi kendine yazma uğraşına girişen kadının engellenmesi. O dönemlerde kadın ya eğitimle hiç tanışamıyordu ya da bu uğraşı küçümseniyordu, ahlaksızlık olarak görülüyordu. Ola ki kadın yazmak için kaleme dokunduğunda onu bölecek unsurlar oldukça fazlaydı. Kadın ilk olarak evdeki sorumlulukları ile ilgilenmeliydi bu sorumluluklar ise tüm vaktini alıyordu. Boş vakti olduğunu varsaysak bile kadının çalışması için özel bir alanı yoktu. Bu çalışırken baskı hissetmesine veya kopukluklar yaşamasına neden oluyordu. Bir de bu aşamaya kadar değinmediğimiz maddi boyut o kadar anlaşılır bir endişe ki. Kadının kendine ait gelir veya mülkü olmadığı o dönemlerden bu dönemlere kadın cinsiyeti için zor kılınan çalışma yaşamı, daha çok çakıllarla dolu olan maddi özgürlük yolu yazabilmek için de gereklilik oluyor elbette. Ve tam şu anda sahip olduğum maddi özgürlüğüm ve kişisel alanım sayesinde birkaç cümle sıralayabiliyorum ardı sıra üstelik kurmaca bile değil. Şükrediyorum.
Son olarak blog sayfama ismini veren Shakespeare’in kız kardeşi seni inanılmaz seviyorum. ( Kitaptaki bu kısma bilinçli olarak yer vermedim ancak bu örneği çok sevdiğimi belirtmeden de geçmek istemedim.) Artık ailemizdeki erkek bireylerin değil kendi kimliklerimizin vurgulandığı ümit dolu bir geleceği arzuluyoruz. Zamanında var olamamış tüm kadınların güçlü anısına…
Kapanışı Virginia’nın eserinden alıntılıyorum:
”Sizlerden sorumluluklarınızı hatırlamanızı, yükselmenizi, daha akıllı olmanızı rica ediyorum; ne kadar çok şeyin size bağlı olduğunu, gelecek üzerinde ne kadar etkiniz olabileceğini size hatırlatmalıyım. Ancak bu öğütleri, sanırım salimen karşı cinse bırakabiliriz, onlar bunları benden çok daha güzel sözlerle ifade edebilirler ve etmişlerdir de. Zihnimin içini dikkatle araştırdığımda arkadaş olmak, eşit olmak, insanları daha yüce amaçlara yöneltmek gibi soylu duygulara rastlamıyorum. Kısaca ve basit sözcüklerle, insanın kendisi olması her şeyden önemlidir derken buluyorum kendimi. Başkalarını etkilemeyi hayal etmeyin, derdim, sizleri coşturacak biçimde söylemesini bilseydim. Her şeyi kendi içinde düşünün.”
Özellikle 21. Yüzyıl ortadoğu toplumlarında hala bu sorunlarının oluşu bu konular hakkında toplumun eğitilmesi gerektiği kanısındayım. Bu konuda siz güneşi dopuran kadınlara çok büyük görevler düşüyor. Bu konuda farkındalık yaratıp yazılar yazmanıza çok sevindim. Umarım kadın hak ettiği yere ulaşır. Unutulmamalı kadın yaşamdır. İlk yazınız cok güzel herşey gönlünüzce olsun...
YanıtlaSil