8 Mart 2020 Pazar

EcceHomo


Hâlihazırda bugün günlerden 8 Mart ve ben kaybolmaya çok müsaitken maksimum verim alabileceğim yolu seçip üzerime çöreklenen tembellik ile savaş başlatıyorum. Ve derler ya hep, bir kalem ile insan en güçlü savaşını verebilir diye bilgisayarımı açıp yazmaya niyetleniyorum. Burada söz konusu olan kalem çağlara uygun olarak klavye ile yer değiştirse de hizmet ettiği şey aynı. Kalem de klavye de fikre hizmet ediyor günümüzde.
Fikir demişken öyleyse ilk olarak gerek yaşadığı yüzyılda gerek de günümüzde hepimizde çok derin etkiler bırakan fikir insanı, Nietzsche’yi ele almak istiyorum. Daha önce, en bilindik eseri olan, Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü okuma çabam olmuştu ama bu yazıda ele alacağım kitabı ise Ecce Homo. Bu kitabı çok sevdiğim dostum ile gerçekleştirdiğimiz, rutinimiz olan edebiyat sohbetlerimiz sayesinde duydum. Ve benimle paylaştığı kısımlar ben de çok ilgi uyandırdı. Kitap fuarına gidip almıştım geçen yıl hatta ancak uzun süredir okumaya cesaret edemiyordum. Çünkü hem zor bir insan Nietzsche hem de bu kitapta resmen kendini ve kitaplarını değerlendiriyor. Nitekim kendimi hazır hissettiğimde okumaya başladığım bu kitap altı üstü 120 sayfa olsa da algılaması ve sindirmesi zor oldu. 
Peki, sizce neden kendisi bu kadar popüler bu filozofun? Haksızlık mı ediyoruz diğerlerini bu kadar popüler etmeyerek? Ben bu soruyu kendime yanılttığımda korkarak cevabı Nietzsche’nin şahsında buluyorum. Fazla keskin ve fazla egoist biri. Bu kitapta da yine keskin fikirlerine güzellemeler yaparak, narsist kişiliğini katmerlendirerek harcamış vaktini sanki.
Kitabı ise iş bankası kültür yayınları tarafından yayınlanmış ve 15 bölümden oluşmakta. Önsözün ardından “Neden böyle bilgeyim ben? , Neden böyle akıllıyım ben? , Neden böyle iyi kitaplar yazıyorum?“  sorularına verdiği cevaplar karşılıyor bizi. Hemen ardından da şu ana kadar yazdığı kitapların içeriğine, amaçlarına ve muhteşemliğine değiniyor. Belki de mantıklı olan Sayın Nietzsche’nin önce diğer kitaplarını okumak, ardından kitapları hakkında o düşünüyor onu öğrenmek için bu kitabı okumaktır.  Kendi deyimiyle görevinin büyüklüğü ile çağdaşlarının küçüklüğü arasındaki orantısızlık belki böylelikle küçülebilir.